Bazı hikâyeler, yaşanmaktan çok yazılmak içindir. Peki ya bazıları? Onlar, yazılmakla kalmaz, her okuyanın ruhunda yankılanır…
“Nana’ya Mektuplar”, bir kaybın ardından geçmişin izlerini süren bir kadının içsel yolculuğunu anlatıyor. Hafızanın labirentlerinde kaybolmuş anılar, geçmişin gölgeleri ve kaleme dökülen mektuplar… Bütün bunlar, zamana ve unutuşa karşı bir direniş mi, yoksa kabullenmenin en saf hâli mi?
Her satır, bir hatırlayış; her kelime, varoluşa dokunan bir yankı…
Zi ...